17 Haziran 2008 Salı

Nazar etme ne olur ....


Çalış senin de olur diye boşuna söylememiş atalarımız. Kaç gündür futbol milli takımımız hakkında yazayım diyordum, kısmet Ahmet Abi'nin yazısından sonrayaymış....

Ahmet Abi sen diyorsun ki bu "Ana Sponsor" reklamı sevimsiz. Peki internet sitelerinde, forumlarda yazan insanların yorumları neden ezici çoğunlukla aksi düşüncede?... Millet bayılmış reklama bize de arkasından bakmak düşüyor. Hidayet'in, Ömer'in (Aşık olanı), Doğuş'un anneleri olsaydı bu reklamda, "Benim oğlum daha iyi savunma yapar", "Hayır benim oğlumun turnikeleri hep baskettir", "Aaaa hanımlar benim oğlum NBA yıldızı, bir değil ne kadar numara varsa onu oynuyor" deselerdi bunu da sevinmsiz bulacak mıydık? Yoksa bize sevimsiz gelen, futbolu bu denli anlaşılabilir kılmaları, hayatlarımızın içine enjekte etmeleri mi Abi? Millilerin hocasına da dokundurmuşsun hafiften. Peki Fatih Terim sevimsiz de daha geçtiğimiz yıl bir basın toplantısında sırf beğenmediği bir soru sordu diye gencecik bir muhabiri "Hıncal Uluç olmaya özenme" diyerek toplantıdan kovan B.Tanjeviç'i "Yılın en sempatik antrenörü" ödülüne aday gösterebilir miyiz mesela? Bankası, suyu, şerkeri, televizyonu, içeceği, krakeri, kredi kartı her gün izlediğimiz, okuduğumuz ya da dinlediğimiz yüzlerce futbol temalı reklam sahibi şirketlerin gazlaması mı yoksa holding patronlarından, konfeksiyon işçilerine, genç kızlardan, muharip gazilere kadar herkesin kendisinden bir şey bulması mı futbolun bu kadar popüler olmasının gerçek nedeni? Nedir, hangi güçtür basketbol yazması gerekenleri şu satırlarda bile futbol yazmaya yönlendiren etken(ler)? Mehter takımlı hamasetimiz tepki çekmiş de dünyanın " en medeni! " ülkelerinden biri kabul edilen doğrudan demokrat İsviçre'nin "Terim - döner kebap" temalı işin suyunu çıkaran manşetleri sanırım hamasetin "vatan - millet - Zürih" versiyonu olsa gerek.


-El Turko


- Si


- Patos


- Si


- Pekos


- Si


Böyle sürüp giden bir cips reklamı vardı yıllar önce ekranlarımızda herkesin pek hoşuna giden. Bir zamanlar El-Turko namıyla maruf Carlos Menem vardı Arjanti'nin başında ve gazetelerimiz pek gurur duyardı Menem'in takma adıyla, "ne menem bir lakap" diyen pek olmazdı o zamanlar. Hoş şimdi de Turko kimseyi pek rahatsız etmiyor olsa gerek ki Nihat'a İspanya'da El-Turko denilmesi iftihar vesilesi sayılıyor. Kısacası biz ne kadar görmek istemesek de bence güzel yapıyor adamlar işlerini. Futbol sadece futbol değildir biraz şovdur, biraz hamaset, biraz heyecan, biraz taraf olmak geri kalan kısmı da topun kaleye girmesi işte... Ne dersin Abi basketbol federasyonumuz bu işi kuralına göre oynamayı öğrenecek mi? Şu canım sporu sadece "topun sepetten içeri girmesi" olarak görmekten vazgeçip planlar, projeler üretip hayata geçirecek mi? Kulüpler, oyuncular, antrenörler, medya kısacası bu işten para kazananlar bu pastayı büyütmek için çabalayacaklar mı yoksa günü kurtarmak herkes için yeterli mi olacak göreceğiz.


( Bkz. Turko (Ahmet Kurt) http://basketdergisi.com/haber_detay2.asp?tur=75&id=3317 )

Hiç yorum yok: