20 Eylül 2008 Cumartesi

Güneşli Pazartesiler


Kırmızı en çok absolut'e yakışıyor bundan eminim... yakıştığı nadir şeylerden biri olduğuna çok daha eminim.
Kırmızıyı sever miyim hayır ahududunu sever miyim ona da Hayır !
Peki ulan neye evet ? kırmızı şişeli absolut'e EVET... kırmızı şapkalı kıza evet diyen koca enseli kurt misali.
Biraz daha ? ona da EVET !
Ya fonda ? hiç bilmediğim bir kadın sesi...
Ya sesi ?
Hiç duymadığım gibi...
Söylediği ?
Artık moda olmayan bir evin kırık dökük namesi...
Ölüm... öldüm
Cehennem ...gördüm
Sarhoş... oldum
Anlar mısın ? sanmam.
Charles dedim ! efendim dedi
Denedim dedim
Deneme dedi
Peki ulan sen neden denedin !!!
Cevap vermedi... küstüm
Samuel'e gittim
Gene dene gene yenil dedi
Hatta daha da iyi yenil dedi
Çevirdim yüzümü
BIKTIM... !!!
İçtiğim kırmızı
Sahi senin rengin neydi ???
Ölüm... öldüm
Cehennem ...gördüm
Sarhoş... oldum
Anlar mısın ? sanmam..

18 Eylül 2008 Perşembe

Türkiye'nin Perileri


Biz ne kadar yok saysak da, gazeteler kendilerine yer ayırmasa da, televizyon kanalları 30 saniye haberi çok görseler de bu kızlar üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar.


Hepsinin emeklerine yüreklerine sağlık. Elbette onları bu karşılaşmalara hazırlayanları, destekleyenleri, yetiştirenleri de unutmamak lazım onlara da binlerce kez teşekkürler.


Ne yaptı bu kızlar 5 takımlı B grubunu 7 galibiyet 1 yenilgi ile 15 puan toplayarak lider bitirdiler, ne yaptı bu kızlar üst üste 3. kez Avrupa Şampiyonası'na katılmaya hak kazandılar, ne yaptı bu kızlar sahaya yüreklerini koydular var güçleriyle mücadele ettiler ama hepsinden önemlisi bizi 2009 yılında Letonya'daki şampiyonada madalaya alabileceklerine inandırdılar.


3 şampiyona öncesine kadar Avrupa Şampiyonları'na hiç katılamamış bir Türkiye varken şimdi üst üste 3. kez bu organizasyona katılmaya hak kazandık, üstelik grup lideri olarak.


Galiba kızların bu başarıları artık vakayı adliyeden sayıldığı için pek dikkat çekmiyor, öyle ya olimpik başarısızlıktan sonra her konuda ahkam kesen medyamız ve onun usta kalemleri bu başarıyı görmezden geliyorlarsa bunun başka bir açıklaması yoktur sanırım.


Ülkemizde bayan basketbolunun geldiği noktayı, bu hızlı gelişmeyi bizler yok saydıkça onlar başarılarına yenilerini ekliyorlar hem kulüp takımlarımız, hem de ulusal takımımız yani "Potanın Perileri".


Aslında bu ne kadar hoş gözükse de bu slogan bana hep biraz eksik gelmiştir zira bayan basketbolcularımız sadece potanın değil tüm ülkenin perileri "Türkiye'nin Perileri" tıpkı bayan voleybol milli takımımızın "Türkiye'nin Sultanları" olduğu gibi.


Bu takımlarımıza başarılarından ötürü devletimiz tarafından bir ödül veriliyor mu bilmiyorum ama Türk Tanıtma Fonu adlı kuruluşun bu takımlarımızı ve sporcularını desteklemesi gerekiyor !!! zira güneş, kum, deniz afişleriyle, filmleriyle yapılan tanıtımdan kat be kat fazlasını bu sporcularımız, bu takımlarımız yapıyor.


Ah bu gerçeğin farkına bir varsak hadisenin sadece topun sepetten geçmesinin çok ötesinde olduğunu anlayacağız ama...


Bir kez daha tebrikler çocuklar bu büyük mücadeleniz için. Hedef 2009 yılında madalya olmalı bunu yapabilecek güçte olduğunuzu gösterdiniz... Teşekkürler.

11 Eylül 2008 Perşembe

Bu Kızlar Türk Değil mi ???


Gerçekten boşuna uğraşıyoruz, sanırım hiç olmayacak bir duaya amin demenin peşindeyiz tutturmuşuz bir "Bayan Basketbolu" ama kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz, durum bundan ibaret.

Tamam bayan basketbolundan keyif almayanları anlıyorum kimsenin zorla sevecek hali yok mesela kimsede bana boksu,bisiklet sporunu sevdiremez üzerine para verseler 3 dakika izlemeye tahammül edemem sıkılır, bayılırım. Bu yüzden bayan basketbolunu sevmeyenlere bir lafım yok ama yapılan ayrımcılığı anlamam mümkün değil !


NTV Spor Ekranlarında 12 Dev Adam'ın Fransa ile oynadığı karşılaşma var maçı anlatan Murat Kosava bu milli gecede futbol milli takımımıza başarı dileklerini göndermeyi ihmal etmiyor ama Fransa karşılaşmasıyla aynı vakitlerde oynanan Bayan Milliler'in Bosna Hersek karşılaşmasından tek kelime söz etmiyor. Maç günü gazetelere göz atıyorum koca koca başlıklar "Milli Gece".. Peki açılımı ne bu milli gecenin ? Futbol ve Basketbol erkek milli takımlarının karşılaşmaları ya bayanların maçı HAYIR o milli maç değil yani "Milli Gece" ye dahil edilmemiş sadece altta küçük bir haber!!! El insaf yahu hadiseye daha bir millilik katmak için bile bayan takımınıda ekler insan işin içine..Hani 3'ü bir arada Nescafeler gibi.


Oysa gerek görülmemiş öyle ya bu kızlar Türk değil giydikleri formada Kırmız- Beyaz Polonya forması üzerlerinde ki Ay Yıldız da olsa olsa Tunus'un ay yıldızıdır yoksa Yeşil sarı Moritanya ay yıldızı mı karar veremedim ! Sözü uzatmaya gerek yok hiç çırpınmayın kızlar boşu boşuna siz 7 karşılaşmanın 6 sını kazanmış olsanız da 3. kez üst üste Avrupa Şampiyonasına katılacak olsanız da kimsenin umurunda değilsiniz, yormayın kızlar kendinizi boşuna zira Avrupa Şampiyonu olsanız dahi yok saymaya, görmezden gelmeye devam edecek bu topraklar sizi. İyisi mi siz beni dinlemeyin devam edin bu büyük mücadeleye devam edin aldığınız galibiyetlerle, oynadığınız basketbolla, dünyada ki Türk kadını imajına yaptığınız tahmin edilemeyecek kadar büyük katkıyla sizi yok sayanlara inat her seferinde tokat gibi cevap vermeye. Federasyonda ki bir kaç bayan basketbol gönüllüsü, basında bir kaç vicdanlı kalem ve yaptığınız işin ne denli önemli olduğunun farkında olan bir kaç basketbolsever sizleri alkışlamaya, sizlerle gurur duymaya devam edecek...

5 Eylül 2008 Cuma

Gönül Adamı


Gönül Adamı Kimdir ? Bu sorunun muhattabı olmak bile gurur okşayıcı...


"İşte düştü ilk yaprak,


sonbahardır benim aşkımın zamanı. Seni sonbaharda sevdim,


işte buna güven.


unutma sonbahar aşkının ayrılığı olmaz"


diyen, Güneri İçoğlu'nda dile gelen, gözünden yaş, gönlünden gam eksik olmayan üstad Yekta'dır kimi zaman...


İki eli kanda da olsa sevdiğinin gelmesini bekleyen Kaptan Attila İlhan'dır başka bir zaman.


Rakının yanına en güzel mezeleri değil en dost sohbetleri isteyendir.. Neyi, Neyzen'i, Çamlıca'yı, Galata'yı, hüzzamı, segahı sevendir gönül adamı. Kalamış'ta hala bir tatlı huzur arayandır, düşen ekmeği öpüp alnına koyandır, avuçlarında onun sıcaklığını yitirmeyendir. Delide veliyi görebilendir, aradığı define altın değil hiçlik olandır. Münir Özkul'dur, begonyaya,erguvana tutkun olandır gönül adamı... Son fırtınadır, selamdır, sabahtır, Sakallı Celal'dir. Çengelköy'de huzur bulan, arnavut kaldırımında atandır her adımını. Bindiği her dolmuşta 1961 model İmpala'yı arayandır... Fırıncı Nusrettir, güvercin yemleyendir, yanınca sönmek istemeyendir. Kazancı aşk mirası yokluk olandır, sonbahardır, Gülpembe'yi yazandır, çayda demi arayandır, cumbadır gönül adamı cukka değil, vazgeçendir, mektuptur, ahşaptır, köz olmaya niyet edendir. Vakti kerahata getirip meyde dem bulan bir garip Orhan Veli'dir Veli'nin oğlu... Komşu olandır, komşusu olandır "daha hala bendi ben anlamadım" diyen Neyzen Tevfiktir... Kendine benzediği anlar ender olmayandır gönül adamı, zencefildir, tarçındır, Mevlana uğruna can veren Şems'tir.


"Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez"diyen Yunus'tur çoğu zaman... Ve önce canandan değil candan vazgeçendir gönül adamı.

bu gün değil yarın değil dündür, dünde olandır kalbi, aklı, imanı....